
Zihinde konuşan o sesler.. bazen iğneleyen, bir türlü beğenmeyen, eleştiren, yargılayan, yok olmadı, şu da eksik kaldı.. o herşey dört dörtlük olsun isteyen, o ses yok mu.. kim o ses? Kimin ya da kimlerin sesi?.. çoğu zaman içimize kök salmış anne babanın sesi.. o ses geldiğinde, ona inanmayı seçtiğin her an, gücünü o sese kaptırmış oluyorsun.. farkında olup şunu söylemek etkili olabiliyor “bu ben değilim, bu annemin/babamın sesi” ve o anda kendini o sesten ayırmış oluyorsun.. o sese inanırsan beraberinde gelecek olan, hep yetersizlik, yetememezlik veya başarısızlık hisleri oluyor..
düşüncelerimiz evet bir yerden doğuyor ve otomatik pilot gibi çoğunlukla da düşüncelerimiz bir önceki günün aynısı oluyor.. peki düşüncelere sadece gökyüzünden geçen birer bulut olarak bakabilseydik.. sadece gözlemci olabilmek.. düşüncelere güç vermemek.. bazen sarsıcı bir düşünce geldiğinde de şu soruları sormak.. bu gerçekten doğru mu, doğru olduğundan kesin olarak emin miyim? Bu düşünceye inanmak için iyi, yeterli bir sebebim var mı?.. Eğer bu farkındalık olmazsa, olan şu; o düşüncenin girdabına kapılıp, zihin çok güzel bir senaryo yazıyor, buna da bir güzel inanıyor, sonra bir bakmışsın ki hiçbirşey yokken modun yerle bir olmuş.. işte buna da suni acı deniyor.. hepimiz zihnin bu tuzaklarına düşüyoruz.. işte burda farkındalık çok önem kazanıyor.. o içsel diyalogların farkında olabilmek.. zihnin doğasını görmek için de özellikle sessiz oturuş meditasyonları çok faydalı..💫
ve hatırlayalım ki biz düşüncelerimiz değiliz.. 💚
andayasam youtube hesabım ve kundaliniuplift instagram hesabımdan beni takipte kalabilirsin 🧚♀️
🙏🌹❤️
Aum Shanti
BeğenLiked by 1 kişi